Hamilelik süresince değişen hormonlar, lohusalık süresince de devam edip yeni doğum yapmış anneleri etkisi altına almaktadır. Bu hormonların sebep olduğu lohusa sendromu, toplum tarafından çok dikkate alınmayan ancak önlenmediği ve tedavi edilmediği takdirde anneyi ve bebeği ciddi tehdit altına alan sinsi bir hastalıktır.
Hastalık Ne Zaman Başlamaktadır?
Anne hastaneden eve geldiğinde etrafındaki yakınlarından, aile dostlarından dolayı olayın sıcaklığıyla bu durumun farkında olmamakla birlikte hastalık kendini sonraki haftalarda göstermektedir.
Doğum sonrası kaygı durumu hemen hemen her lohusa da kendini gösterebileceği gibi ilk haftada kendiliğinden geçmektedir. Ancak bazı annelerde ileri derecede görülmektedir ve tedavi edilmediği takdirde anne sütünün kesilmesine hatta anneyi kendisine ya da bebeğine zarar vermesine kadar götürebilir. Hastalık ilk ayda başlayıp önlenmezse 1-2 yıl devam edebilmektedir.
Sendromun Belirtileri Nelerdir?
Dışarıdan alışması kolay gibi görünse de bebekli bir hayata alışma süreci ve bebeğe bakamama endişesi yeni hayatına alışmaya henüz başlamış anneleri oldukça tedirgin eden bir durumdur.
Bu endişelerin yanı sıra hormonların getirdiği sinirlilik hali, üzüntü, boşluğa düşme duygusu ile gelen ağlama krizleri ve bebeğe karşı ilgisiz davranışlar da bu sendrom ile kendini göstermektedir.Kimseyle görüşmeme isteği, isteksizlik ve bebeğe zarar verme hissi de kişide görülen olumsuz duygulardır.
Hastalarda psikolojik belirtilerle beraber yerinde duramama ya da halsizlik, uykusuzluk ya da uyuyamama,iştahsızlık durumları da görülmektedir.
Kimlerde Daha Çok Görülür?
Kadın doğası itibariyle doğurgan bir yapıya sahip olsa da çoğu kadın bu sorumluluğun üstesinden gelemeyeceği endişesiyle doğum öncesi ve sonrası bu tür depresyonlara meyillidir.
Özellikle daha önce ruhsal sıkıntıları olan kişilerin bu depresyona da yakalanma riski fazladır. Ailesinde ya da evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler ve anneliğe kendini hazır hissetmeyen kişiler de sendroma yakalanma riski fazla olan kişilerdir.
Evlilik dışı ya da istenmeyen gebelikler, ekonomik durumun düşük olması, doğum korkusu ve doğumun sıkıntılı geçmesi de hastalığı tetikleyen etmenlerdir.
Hastalık genelde ilk gebelikte sıklıkla yaşansa da sonraki doğumlarda da artacak olan sorumluluk hissi ile bu sendroma yakalanma oranı azımsanamayacak düzeydedir. İster ilk ister daha fazla gebelik yaşanırsa yaşansın tedbiri alınmadığı sürece anne ve bebeğe etkisi büyüktür.
Nasıl Önlenebilir?
Bu konuda hastalıksonrasında tedaviden çok öncesinde alınacak tedbirler göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bakımdan eşlerin desteği oldukça önemlidir. Gebelikte ve doğumda anneye destek olmalıdırlar ve yeni hayata beraber uyum sağlamaya çalışmalıdırlar. Bebek bakımında annenin sorumluluğu ne kadar büyükse babalar da kendi sorumluluklarının farkına varmalı ve aynı şekilde sorumluluğu üstlenmelidirler.
Annenin psikolojik rahatlamasının yanı sıra kendini de dinlendirebilmesi gerekmektedir. Anne tamamen bütün sorumluluğun kendinde olduğu ve hayattan koptuğu endişesine kapılmamalıdır. Bunun için eşinden ya da aile yakınlarından yardım almalı ve yardım tekliflerini kabul etmelidir. Bebeği babaya ya da yardım alacağı kişilere bırakarak istirahat etmek veyahut dışarı çıkıp yürüyüş yapmak ve kendine zaman ayırmak anneye iyi gelecektir.
Engellenemeyen ve hastalığın aşırı baş gösterdiği durumlarda mutlaka bir uzmandan destek alınmalı ve tıbbi değerlendirilmeler yapılmalıdır. Bu durumlarda hastaya bireysel terapi ya da sonrasında antidepresan ilaçlar da verilebilmektedir.
Güncelleme Tarihi: 16 Eylül 2018, 16:16